Yoksulluk ve yoksulluğa bakış biçimleri
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Mali İktisat Anabilim araştırma görevlisi olan Kemal Çelik ile birlikte Türkiyede ve Dünyada yaşanan yoksulluğu sosyal dışlanma, siyasi-politik ve ırk ayrımı açısından olumlu ve olumsuz yönlerini konuştuk.
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Mali İktisat Anabilim Araştırma Görevlisi Kemal Çelik ile birlikte Türkiyede ve Dünyada yaşanan yoksulluğu sosyal dışlanma, siyasi-politik ve ırk ayrımı açısından olumlu ve olumsuz yönlerini konuştuk.
Yoksulluk, asgari yaşam koşullarının sağlanamaması nedeniyle yaşamı tehdit eden, küresel ölçekte mücadele edilmesi gereken ve tüm toplumların odak noktası olan bir sorundur. Bu sorunun temelinde kıt kaynakların yetersizliğinden değil, piyasa ekonomisinin iç dinamiklerinden kaynaklanan paylaşım adaletsizliği yatmaktadır.
Tarih boyunca akrabalık, komşuluk ilişkileri, gelenekler, kültürel ve dini değerler ekseninde yürütülen yoksullukla mücadele, zamanla değişen koşullarla birlikte küresel ölçekte bir kamu hizmeti olarak zamanla zorunlu hale gelmiştir. Yoksulluğu azaltmak için uygulanan politikalar arasında ekonomi, bürokrasi, siyaset, STK'lar, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar yer almakta ve böylesine karmaşık bir süreçte uygulanmaktadır.
Sosyal dışlanma-kapasite yoksunluğu
Yoksulluk ve sosyal dışlanma terimleri bazen birbirinin yerine kullanılsa da sosyal dışlanmanın yoksullukla eş anlamlı olmadığı ve yoksulluk, sosyal dışlanmayı içeren geniş ve çok boyutlu bir kavram olduğu söylenebilir; Bireylerin veya grupların içinde yaşadıkları topluma tam veya kısmen entegre olamamaları, sosyal bağlarının zayıflaması veya sosyal bağlarının kaybolması, bireylerin herhangi bir kaynağa maruz kalarak belirli bir düzeye gelebilmesi olarak ifade edilebilir.
Yoksulluk, sosyal dışlanmanın hem nedeni hem de sonucu olma özelliğine sahiptir, çünkü işgücü piyasasındaki değişiklikler sosyal dışlanmaya, gelir dağılımında adaletsizlik ve eşitsizliğe yol açması, sosyal bağlantılardan, işten, gelirden, temel ve mesleki eğitim olanakları ve sabit gelir getiren bir işi olmayan bir kişi yoksulluk riski altında olabilmektedir.
Siyasi ve politik faktörlerde yoksulluğu etkilemekte
Siyasi ve politik faktörler de yoksullukla yakından ilişkilidir. Siyasal karar alma mekanizmasına yetersiz katılım ve örgütlenme düzeyinin düşük olması yoksulluğa neden olan siyasal faktörlerdir. Buna, sınırlı ekonomik fırsatlara sahip yoksul insanların politik ve ekonomik talepleri de ekleniyor.Sendika ve dernekler aracılığıyla kendilerini ifade edememeleri veya etkin bir çıkar ve baskı grubu oluşturamamaları, siyasi süreçte seslerini yeterince duyuramamaları ve kendilerini yoksulluktan kurtaramamaları anlamına gelmektedir.
Savaşlar, iç çatışmalar ve terör, yoksulluk düzeyini etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Özellikle son yıllarda kıtlık boyutlarına ulaşan yoksulluk sorunları savaşlar, iç çatışmalar veya terörle ilişkilendirilmektedir. Küresel ölçekte bazı bölgelerde yaşanan bu iç çatışmalar ve terör faaliyetleri, bölgede doğrudan ve dolaylı birçok maliyete neden olmakta ve bölge halkına zarar vermektedir (çocuk ölümleri, altyapı ve barınma sorunları vb.).(negatif fırsat maliyeti) yoksulluğa yol açmaktadır.
Irk ayrımı büyük faktör de rol oynamakta
Hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ve insan hakları ihlalleri de yoksullukla yakından ilişkilidir. İnsan kapasitesinin geliştirilmesi ve insan haklarının güvence altına alınması, yoksul olmayan kişilerin yoksulluk riskiyle karşı karşıya kalmasını önlemede veya yoksulların yoksulluktan kurtulmalarına yardımcı olmada önemli bir unsurdur. İnsan haklarının en büyük ihlali çocuk istihdamıdır ve kadın hakları cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ihlal edilmektedir.
Ayrımcılık, birçok ülkede farklı biçimler alabilen ve toplumun farklı kesimlerini etkileyen karmaşık bir olgudur. Özellikle ırk, milliyet ve etnik köken gibi temellere dayalı ayrımcılığın bazı ülkelerde önemli boyutlara ulaştığı ve ciddi bir yoksulluk nedeni olduğu iyi bilinmektedir.
Bir pozisyonda kalma ya da içine çekilme, özellikle servet edinme, eğitimde fırsat eşitliği ve işgücü piyasasına eşit olarak erişememe konularında ayrımcılığın yoksulluk üzerindeki etkisini göstermektedir. Bu tür ayrımcılık örnekleri, özellikle az gelişmiş ülkelerde ve tek tip bir nüfus yapısına sahip olmayan gelişmekte olan ülkelerde çok yaygındır.
Dünyada ve Türkiyede yoksulluğa bakış
Yoksulluğun boyutunu ifade eden yoksulluk açığı ve yoksulluğun ciddiyetini ölçen kare yoksulluk açığı açısından, yoksulluk sınırı 1,90 ABD Doları veya 3,10 ABD Doları olarak belirlendiğinde önemli iyileşmeler olduğu söylenebilir. 21. yüzyılda hem dünyada hem de Türkiye'de yoksulluğun Ekonomik gelişme ve refahın bazı ülke ve bölgelerde zirveye ulaştığı, zenginliğin ve refahın tüm dünyaya yayılmadığı bir dönemde bile dünya genelinde böylesine ciddi bir yoksulluk sorununun devam ediyor olması da düşündürücüdür.
Kuşkusuz, yoksullukla mücadelede uluslararası kuruluşların ve zengin ülkelerin yapacakları çok iş vardır ve yoksulluğun azaltılmasında daha aktif rol oynayarak yoksul ülke ve bölgelere daha cömert davranmalıdırlar.
2000-2013 yılları arasında İGE (İnsani Gelişme Endeksi) hem dünyada hem de Türkiye'de istikrarlı bir şekilde artmaktadır. Türkiye, 2013 yılında İGE'si en yüksek ülke olan (0,759) Norveç'ten 0,759 puanla 187 ülke arasında 69. sıraya yükselerek, yüksek İGE kategorisine sahip ülkeler arasında yerini aldı.Norveç 0.944 olmasına rağmen en düşük orana sahip ülke ise Nijer Cumhuriyeti'dir (0,337).Artık dünya ortalamasının üzerinde bir İGE endeks puanına sahip olması, yoksulluğu azaltmada diğer birçok ülkeye göre daha başarılı olduğunu gösteriyor.
Haber/Rabia KURT